30 Eylül 2011 Cuma

Bir Yağmurlu İstanbul Sabahı

 Pencereme yansıyanlar...

Bakınca gökyüzüne penceremden görünen
Fazla değildir bir kaç damladan aşağı süzülen
Yağmurun yeryüzüne inişini seyrederken
Saat çok geç değil, belki biraz da erken
Koşuştururken hayatın peşinden
Durup düşünmek için derinden
Saat çok geç değil, belki biraz da erken

                                                       EM-Sorkun

22 Eylül 2011 Perşembe

Merdivenler

Merdivenler vardır çıkılmayı bekleyen doğanın güzellikleri altında...




20 Eylül 2011 Salı

Daktilom


Bu daktiloyu bana hediye eden müthiş insana tekrardan teşekkür ediyorum.

18 Eylül 2011 Pazar

Sebep-Sonuç Yazısı

Zordur kendini kontrol etmek, rahatlıkta, sarhoşlukta. Hep eğlenmek,her söylediğine gülmek ister insan. Çok sevdiğiniz insanları kolaylıkla üzebilmenizin de sebebi budur işte. Çok uzaklarda aramayın…

Aşkın Sarhoşu

17 Eylül 2011 Cumartesi

Yazdım Öylesine


Bir defter bir de kalem yanımda duran. Bir not her an düşülmeye hazır hayattan. Zira söz uçar yazı kalır. Tahminimce 3G ile görüşme hayatımıza girme safhasında bu kadar zorlanırken elektronik posta(e-mail), kısa mesaj(SMS) vb. teknolojiler çok daha kolay girdiler hayatımıza. Ancak buna rağmen insanlarda yüz yüze görüşmenin samimiyeti hiçbir şeyde yoktur. Mesajla kutlanılan bayramdansa insanlar aramayı daha çok severler. Yazılı şekilde olunca insanlara daha resmi mi geliyor acaba? Ancak yazılı iletişimin her iki tarafın aynı anda uygun olmasını gerektirmemesi, iki tarafında uygun olduğu vakit aralığında cevap yazması galiba iş yoğunluğunda e-posta, kısa mesaj gibi şeylerin kullanımını arttırıyor. Daha önce bir gazetede e-postanın yararlı mı zararlı mı olduğu konusunda bir yazı okumuştum. Habere göre çalışanların büyük bir kısmı vakitlerinin çoğunluğunu e-postalarını kontrol etmekle geçiriyorlarmış. Kontrol ettikleri e-postalara dönüp dönüp bakmıyorlarsa bence faydalıdır. Yeter bu kadar blog yazmak/okumak, kısa yoldan çıkış için tıklayınız.

16 Eylül 2011 Cuma

Merhaba

Bir gözyaşı gibidir hayat. Oluşur, gözden çıkar, yanakta süzülür ve en son yere düşer.İşte şu an tam hayatın ortasında, yanağa tırmanma noktasındayım. Biliyorum ki yanağın en dolgun noktasına tırmandıktan sonra yavaş yavaş da aşağıya süzüleceğim. Tek amacım geçtiğim her noktada bir ıslak iz bırakabilmek. Belki de bu blogda okuyacağınız her kelime ölmeden dünya üzerine bir kelime daha kazıyabilmek amacıyla yazılacak. Okuyacaklara saygılarımı sunarım.